Çin, 2024’te “orta gelir tuzağı”yla boğuşacak

Emre ERGÜL

Çin, 19.37 trilyon dolarlık GSYH’lik hacmi ile dün­yanın en büyük ikinci eko­nomisi… Birinci ABD’nin 7 trilyon dolar arkasında; üçüncü Japon­ya’nın tam 13 trilyon dolar önün­de… Hal böyle olunca da Pekin’de esen rüzgar, tüm dünyayı üşütü­yor. 2023’te de aynen böyle oldu… Çin ekonomisi, 2023’te hızlı bir şekilde toparlanacak ve küresel büyümenin tartışmasız motoru rolünü sürdürecekti. Beklentiler bu yöndeydi. Ancak emlak krizi, zayıf harcamalar ve yüksek genç işsizliği gibi pek çok sorun, Pekin yönetiminin ayağına dolandı.

CNN Televizyonu’na konuşan küresel ekonomistlere göre, tüm bu sorunlara rağmen dünyanın en büyük ikinci ekonomisi yeni yıl­da yüzde 5’lik resmi büyüme he­define ulaşacak, ancaaaaak… Bu rakam, hala COVID pandemisin­den önceki 10 yılda ortalama yüz­de 6’dan fazla yıllık büyümenin al­tında. Uzmanlara göre Asya devi, bundan sonra onlarca yıllık dur­gunlukla karşı karşıya kalabilir.

Krizi en iyi özetleyen kişi, dü­şünce kuruluşu American Enterp­rise Institute’un kıdemli araştır­macısı Derek Scissors: “Çin eko­nomisi için 2024’teki zorluk, GSYİH büyümesi olmayacak, ki bu muhtemelen yüzde 4.5’in üze­rinde olacak. Zorluk, oradan itiba­ren tek yönün aşağı olması olacak. Büyük piyasa reformları olmaz­sa, Çin, ekono­mistlerin ‘orta gelir tuzağı’ olarak adlandırdığı duru­ma sıkışıp kalabilir.”

Bu noktada, kaseti geri sara­lım… Çin, 1978’de dünyaya yeni­den açıldığından bu yana geçen on yıllar boyunca, dünyanın en hızlı büyüyen büyük ekonomilerinden biri oldu. 1991-2011 yılları arasın­da yıllık yüzde 10.5 oranında bü­yüdü. Şi Cinping’in başkan olduğu 2012’den sonra genişleme yavaşla­dı, ancak 2021’e kadar olan on yılda ortalama yüzde 6.7 seviyesindeydi. Uluslararası Para Fonu’na (IMF) göre, Çin’in büyüme oranı 2023’te yüzde 5.4 olacak ve zayıf üretken­likten yaşlanan nüfusa kadar de­ğişen olumsuzluklar nedeniyle 2028’de kademeli olarak yüzde 3.5’e düşecek. Scissors’ın da dikkat çektiği nokta bu: “2020’lerin ikinci yarısında Çin’in büyümesinde yavaşlama gö­rülecek.“

Scissors’a göre, Çin bu duruma bir gecede gel­medi: “Es­ki Hu Cintao yönetimi, küre­sel mali krizin en derin olduğu 2009 yılında bü­yümeyi artırmak için ekono­miye likidite sağladı. Şi hüküme­tinin 2012’de iktidara gelmesinin ardından borçlanmayı dizginleme konusunda isteksiz olması yapısal sorunların artmasına neden oldu.” Rhodium Group’un Çin Pazarları Araştırma Direktörü Logan Wright da aynı görüşte: “Çin ekonomisin­deki yavaşlama yapısaldır ve son on yılda kredi ve yatırımda benzeri gö­rülmemiş bir genişlemenin sona ermesinden kay­naklanmaktadır.”

Peki, Çin ikinci bir Japonya olur mu? Çünkü, bazı ekono­mistler, 1990’ların başında emlak balonunun patlamasının ardından durgun büyüme ve def­lasyonla dolu iki “kayıp on yıl” ya­şayan Japonya’yla karşılaştırma­lar yapıyor. Ancak Scissors, işlerin en azından hemen bu şekilde gide­ceğini düşünmüyor: “2020’lerin geri kalanı kayıp bir on yıl gibi gö­rünmeyecek; Çin’in GSYİH büyü­mesi sıfırın oldukça üzerinde kala­cak.” Ancak uzun vadede en büyük ekonomik sorun demografi olabi­lir. Geçen yıl Çin’in nüfusu 1.411 milyara düşerek 1961’den bu yana ilk kez düşüş yaşadı. Doğurganlık oranı da iki yıl önce 1.30’ken, geçen yıl 1.09 gibi rekor düşük bir seviye­ye düştü.

2024 için gözler Şi’nin ekono­mik ajandasında olacak. Son uya­rı yine Scissors’dan: “Pekin, daha fazla borçlanma gibi eski taktikle­rine başvurursa, 2024’te de büyü­meyi teşvik edebilir, ancak bu ke­sin tedavi değil, yalnıca ekonomi­ye ağrı kesici olabilir.”

Orta gelir tuzağı nedir?

Bir ekonominin belirli bir kişi başına gelir seviyesine ulaştıktan sonra ileri gidemeyip aynı se­viyede sıkışıp kalması halidir. Pek çok orta gelirli ülke “büyümede yavaş­lama” yaşar. ABD’li ekonomist Barry Eichengreen, büyümedeki yavaşlamaların genellikle kişi başına düşen gelirin yakla­şık 16 bin 700 olduğu durumlarda meydana geldiğini öne sürer.

Çin dış politikasında 2023’te ABD ile gerilimler ve güç dengesi arayışı öne çıktı

Çin, 2023’te ABD’de artan jeopolitik rekabet içinde Rusya’ya daha fazla yakınlaşırken, Avrupa ile de “stratejik özerkliğe” dayalı müstakil ilişkiler kurarak denge oluşturmaya çalıştı:

Balon krizi: Şubat ayında Çin’e ait bir yüksek irtifa balonunun ABD hava sahasına girmesi, iki ülke arasında tüm yıla damga vuran bir gerilimi tetikledi.

Diyalog arayışı: ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken’ın balon krizi nedeniyle iptal ettiği Pekin ziyaretini haziranda yapmasının ardından Hazine Bakanı Janet Yellen, Ticaret Bakanı Gina Raimondo ve İklim Değişikliği Özel Temsilcisi John Kerry, Çin’i ziyaret ederek temaslarda bulundu.

Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi, Ekonomik İlişkilerden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Hı Lifıng, Ticaret Bakanı Vang Vıntao ve İklim Değişikliği Özel Temsilcisi Şie Cınhua da ABD’ye giderek mütekabil görüşmeler yaptı.Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC) Zirvesi için ABD’nin yaptığı ziyarette, 15 Kasım’da ABD Başkanı Joe Biden ile San Francisco şehrinde yüz yüze görüştü.

Rusya ile yakınlaşma: Şi, martta düzenlenen Ulusal Halk Kongresi’nde yeniden seçilerek iktidarının üçüncü dönemine başladıktan sonra ilk yurt dışı ziyaretini Rusya’ya yaptı.

Avrupa ile denge arayışı: Yıl içinde Pekin sözcüleri, “Çin ve AB’nin, rakip değil ortak olduğunu”, “Çin’in AB’yi, çok kutuplu dünyada önemli bir kutup olarak gördüğünü ve stratejik özerkliğini desteklediğini” vurguladı.

“Küresel Güney”in hamisi: Çin, Rusya, Hindistan, Brezilya ve Güney Afrika’nın oluşturduğu BRIC Topluluğu, temmuzda Johannesburg düzenlenen zirvede, Arjantin, Etiyopya, İran, Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin olduğu 6 yeni ülkeyi üyeliğine davet etti.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir