Her biri tonlarca ağırlıktaki milyonlarca dev taşla inşa edildi… 4.500 yıl boyunca nasıl ayakta kaldıkları bugün bile açıklanamıyor: Giza Piramitleri

Giza Piramitleri inşa edilirken amaç sonsuza kadar ayakta kalmalarıydı. Sonsuza kadar ayakta kalıp kalamayacakları bilinmez ancak şimdilik bunu başardıkları ortada.

Zira Mısır’ın Eski Krallık dönemine ait olan piramitler aşağı yukarı 4.500 yıldır yerlerinde duruyor.

Mısır döneminde firavunların öldükten sonra tanrılara dönüşeceğine inanılıyordu. Bu nedenle ölüm sonrasına hazırlık olarak firavunlar tanrılar için tapınaklar, kendileri için de piramit şeklinde dev gibi mezarlar inşa etti.

Piramitlerin içleri, firavunların öbür dünyada kendilerini hayatta tutup yollarını bulmalarına yardım edeceğini düşündükleri eşyalarla dolduruldu.

Üç büyük piramitten her biri aslında geniş kapsamlı bir kompleksin parçası. Bu komplekslerde bir saray, tapınaklar, güneş teknelerinin tutulduğu hangarlar ve diğer binalar bulunuyor.

Peki piramitleri kim, nasıl inşa etti? Hangi piramitte hangi hazineler yatıyor? İşte bildiklerimiz…

GİZA PİRAMİTLERİNİ KİM İNŞA ETTİ?

Giza’da bir piramit inşa eden ilk Mısır kralı, Firavun Keops’tu. Keops’un projesi MÖ 2550 yıllarında başladı.

Büyük Keops Piramidi, yerden 147 metre yüksekliğiyle Giza’daki en büyük piramit. Piramidin şu anki yüksekliği biraz daha az çünkü dış cephesindeki yumuşak taş kaplamalar, aradan geçen yıllarda aşınıp yok oldu.

Büyük Keops Piramidi her biri 2,5 ila 15 ton ağırlığındaki 2,3 milyon taş blokla inşa edildi.

Keops’un oğlu Kefren, MÖ 2520 yılı civarında Giza’daki ikinci piramidi inşa etti.

Kefren’in nekropolü özellikle öne çıkıyor çünkü Sfenks de burada.

Aslan gövdeli, firavun kafalı gizemli bir anıt olan Sfenks’in gövdesi 1800’lü yıllara kadar kumlara gömülüydü.

Sadece kafası görünen Sfenks’in amacının Firavun’un mezarının koruyucusu olmak üzere inşa edilmiş olması mümkün. Ancak Sfenks’i Kefren’in yaptırdığına dair kesin bir kanıt bulunmuyor.

Giza Piramitleri’nin üçüncüsü diğer ikisinden gözle görülür oranda daha küçük.

64 metrelik yüksekliğiyle, diğerinin yarısı kadar bile olmayan üçüncü piramit, Kefren’in oğlu Mikerinos tarafından MÖ 2490 civarında inşa ettirildi.

Bu piramidin karmaşık kompleksinde, birbirine uzun bir geçitle bağlı iki tapınak ile üç ayrı kraliçeye ait piramitler bulunuyor.

Mikerinos’un odalarındaki buraya has süslemeler ile gömü odasındaki kubbeli tavan da bu piramidin dikkat çekici özellikleri. Ancak Firavun’un süslü lahit sandığı, 1838 yılında Cebelitarık yakınlarında denizde kayboldu.

PİRAMİTLER NASIL İNŞA EDİLDİ?

Antik Mısır döneminde, Giza’daki inşaatlarda kullanılan mühendislik teknikleri o kadar etkileyiciydi ki bugünün bilim insanları ve mühendisleri bile piramitlerin nasıl inşa edildiğini tam anlamıyla açıklayamıyor.

Yine de piramitler inşa edenler ve inşaat sürecindeki siyasi ve toplumsal yapıya dair önemli ipuçları içeriyor.

Piramitleri inşa eden işçiler, yakınlarda kurulan yaklaşık 70 bin metrekarelik bir geçici şehirde yaşayan Mısırlılardı.

Arkeolojik kazılarda bu köydeki ekmek fırınlarının kalıntıları ve hayvan kemiklerinden oluşan yığınlar bulundu. Bu bulgular piramit inşaatlarında çalışan işçilerin iyi beslendiği şeklinde yorumlanıyor.

Bölgede yapılan kazılar ayrıca toplumun oldukça organize bir yapıya ve kaynak zenginliğine sahip olduğunu gösterdi. Bu da merkezi otoritenin gücüne işaret ediyor.

Mısır’ın dört bir yanında bulunan arkeolojik alanlar ve antik papirüslerin üzerine yazılmış kayıtlar, denizcilerin Nil nehrini ve yapay su yollarından oluşan bir ağı kullanarak Giza Platosu’na malzeme taşıdığını gösterdi.

Granitlerin Aswan’daki taşocaklarından, bakırdan yapılan kesme aletlerinin Sina Yarımadası’ndan, kerestenin Lübnan’dan geldiği biliniyor. İşçileri besleyen büyükbaş hayvanların kaynağı ise Nil Deltası’nın yakınlarındaki çiftlikler.

Piramitlerin inşaatlarında çalışan işçilere yerli halkların yiyecek ve diğer ihtiyaçlar konusunda destek vermiş olması da yüksek ihtimal. Zira piramitlerin firavunların zenginliğini ve gücünü sembolize eden bu inşaatların bir nevi ulusal proje olarak görüldüğü tahmin ediliyor.

Bilim insanları ve mühendisler halen piramitlerin nasıl inşa edildiğini tartışıyor.

Genel kanı Mısırlıların binlerce kiloluk taş blokları, suyla ya da ıslak kille kayganlaştırılmış büyük rampaları kullanarak yükseğe çıkardığı yönünde.

Bu rampaların karmaşık kızak, ip, tekerlek ve kaldıraç sistemlerinden oluştuğu tahmin ediliyor.

Bazı araştırmalar dış taraftaki rampaların piramitlerin çevresini zikzak ya da spiral şeklinde sardığına işaret ediyor. Daha tartışmalı bazı teoriler ise iç tarafta da rampalar kullanıldığını öne sürüyor.

Kısacası, piramitlerin inşaatındaki sırlar halen tam anlamıyla gün yüzüne çıkarılabilmiş değil. Gelişen görüntüleme teknolojilerinin blokların diziliminin iç kısmını gözler önüne sereceği ve Mısırlı işçilerin bu ebedi anıtları nasıl inşa ettiğini daha iyi anlamamızı sağlayacağı umuluyor.

* * * * *

Piramitler, Antik Mısır’ı inşa etmekle kalmadı, korudu da… Giza sayesinde bugün çoktan tarihe gömülmüş bir kültürün ayrıntılarını gözlemleyebiliyoruz.

Harvard Üniversitesi’nden Mısıroloji uzmanı Peter Der Manuelian, National Geographic’e yaptığı açıklamada, “Birçok insan piramitlerin olduğu bölgeyi, günümüz tabiriyle bir mezarlık olarak görüyor ama aslında bundan çok daha fazlası var” dedi ve ekledi:

“Bu süslü lahitlerde Antik Mısır dönemindeki günlük hayatın her unsuruna dair harika sahneler var. Dolayısıyla piramitler sadece Mısırlıların nasıl öldüğünü değil aynı zamanda nasıl yaşadığını da bize anlatıyor.”

Lahitlerdeki resimlerde, antik dönemdeki çiftçilerin tarlalarında çalışmaları, hayvanlarıyla ilgilenmeleri, balık ve kuş avına çıkmaları, marangozluk yaptıkları, kostümleri, dini ritüelleri ve ölülerini gömme pratiklerine dair ipuçları yer alıyor.

Kitabeler ve metinler ise Mısır gramerini ve dilini anlamamıza yardımcı oluyor.

Der Manuelian, “Firavunlar medeniyetine ilişkin araştırmak istediğiniz neredeyse her konuyu Giza’daki lahitlerin duvarlarında bulabilirsiniz” dedi.

Bu benzersiz kaynakların birçoğu, Giza Projesi’yle kamuoyunun erişimine açılmış durumda. Projenin kapsamında dev bir fotoğraf koleksiyonu, planlar, çizimler, el yazmaları, nesne kayıtları ve dünyanın önde gelen kurumlarında bulunan keşif günlükleri yer alıyor.

Giza Projesi’nin piramitlerle ve bölgeyle ilgili en büyük çevrimiçi arşiv olduğunu söylemek mümkün.

Proje çalışmaları kapsamında, solmuş resimler ve kitabeler eski haline döndürülüyor, kaybolmuş ya da hasar görmüş eserler kurtarılıyor ve halka kapalı lahitlerin içi gün yüzüne çıkarılıyor.

Piramitlerin sanal ortamda üç boyutlu bir biçimde yeniden inşa edildiği GIZA 3D uygulaması ise Mısır’a gidip yerinde görmek kadar olmasa da benzersiz bir tecrübe olarak nitelendiriliyor.

Dünyanın herhangi bir yerindeki kullanıcılar, platonun dört bir yanında piramitleri, tapınakları ve hatta lahitleri, oturdukları yerden gezip görebiliyor.

Keops’un kızı Nefertiabet’in rölyefi

PİRAMİTLERLE İLGİLİ HÂLÂ BİLMEDİĞİMİZ DETAYLAR VAR MI?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir